What have I got to do to make you love me
What have I got to do to make you care
What do I do when lightning strikes me
And I wake to find that you're not there
What do I do to make you want me
What have I got to do to be heard
What do I say when it's all over
And sorry seems to be the hardest word
It's sad, so sad
It's a sad, sad situation
And it's getting more and more absurd
It's sad, so sad
Why can't we talk it over
Oh it seems to me
That sorry seems to be the hardest word
What do I do to make you love me
What have I got to do to be heard
What do I do when lightning strikes me
What have I got to do
What have I got to do
When sorry seems to be the hardest word
BU TOPRAKLARIN SESİ Özlenenlere... Limon ağaçlarını sever misiniz? Bana özlediğim bir şeyi anımsatır hep. Her bir ağaç dalından yükselen o sarı tohumlar, uzaklardan gelen memleket şarkısı gibi...
Son dönemde Karadeniz müzikleri yapan gençlerin sayısı hızlıca arttı farkında mısınız? Şu yarışma programlarında, sokakta, metroda ve daha birçok yerde kemençe ve gitarın uyumunu duymaya başladım. Birçok kişi de Karadenizli olmamasına rağmen, bizlerden daha çok dinliyor ve müptelası oluyor. Demek ki 'bir enstrümanın hangi yöreye hitap ettiği değil hangi gönüllere hitap ettiği önemli'. Selçuk Balcı'ya ait bu söz de...
Kendisinin albümü yokken, hiçbir tv'de görünmeye başlamamışken aslında çoğu kişi tarafından tanınıyordu. Youtube'da bestelediği şarkılar izlenme rekorları kırmaya başlayınca; 'Deniz Üstünde Fener'le Karadeniz'in hırçın dalgalarının sıcak melodilerini duymaya başladık. Naif sesli biri daha var. Adı Resul Dindar. Karmate grubundaydı. Yoluna solo olarak devam etmek istedi. Hopa'lıydı. 'Nayino' dedi, 'Kendine İyi Bak' dedi ve beni mest etti. Herbir notanın çıkardığı dinlendirici sese kulak vermelisiniz siz de.
Ahmet Kaya'dan alışageldiğimiz ama Karmate'den Resul Dindar yorumuyla benim aşikar olduğum bir şarkıdır: Kendine İyi Bak ->
Yan yana geçen geceler unutulup gider mi Acılar birden biter mi Bir bebek özleminde seni aramak var ya Bu hep böyle böyle gider mi.
Suya hasret çöllerde beyaz güller biter mi Dikenleri göğü deler mi Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya Bu hep böyle böyle gider mi.
Kendine iyi bak beni düşünme Su akar yatağını bulur, Kendine iyi bak beni düşünme Su akar yatağını bulur,
İçimdeki fırtına, kör kurşunla diner mi Kavgalar kansız biter mi Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya Bu hep böyle böyle gider mi
Şu kahpe dünya seni bana düşman eder mi Dostluklar birden biter mi Bir kardeş selamında seni aramak var ya Bu hep böyle böyle gider mi
Kendine iyi bak beni düşünme Su akar yatağını bulur, Kendine iyi bak beni düşünme Su akar yatağını bulur.
Youtube'da dolaşırken sadece sokakta ekibiyle şarkı söyleyen ve bunun dışında sokak sanatçısı sıfatından asla kopmak istemeyen birinin videosuna denk geldim. İsmi 'Koray Avcı'. Ankara Metrosu'nda tiyatral bir gösteriyle Volkan Konak şarkısını muazzam bir şekilde seslendiriyor. E tabi topladığı bahşişlerde azımsanacak gibi değil. Giresun Gazi Caddesi'nde de yine bir sokak gösterisi yapmışlar. İdeolojik bir sanatçı duruşu sergilemeleri de ayrı bir güzel geldi bana.
O Ses Türkiye'de bu sene Karadeniz rüzgarı esti. Benim favorim iki yarışmacı vardı. Biri isminden de Karadenizli olduğu anlaşılan Hızır'dı. Rizeliydi. Manga'dan Cevapsız Sorular'ı seslendirdi. Aman yarebbim o ne sesdi:)
İkincisi ise Özhan'dı. Onun da sahne performansı ve asi duruşuna söylenecek fazla laf yoktu.
Benim gibi amatör sesleri takip eden birisiyseniz mutlaka bu sesi duymuşsunuzdur. Ben kendisinin sesini severek dinledim. Ayrıca kendilerini amatör diye tanıtsalar da bence profesyonellere taş çıkartır. Onur Koç yolun açık olsun genç!
Lütfen mekan sahipleri bizlere bu gençleri dinleme fırsatını daha fazla sağlasın. Menajerlerine veya kendilerine çok kolay ulaşabilirsiniz.
Tüm bu gençlerden bahsetmişken, Kazım Koyuncuyu unutmamak gerekir. Her bir yıldız senin için parlasın bu gece...
Herkesin kendini motive etme şekli vardır, var e olmalı da. Benimki de yazı yazmak. Kendi iç dünyamda hesaplaşmalar yaşayınca, yada 'ben naptım, niye böyle oldu?' diye kendimi sorguladığımda kabuğuma çekilirim. Düşünürüm, düşünürüm... Sonra kafam esince yazmaya başlarım. Bu 7'den 70'e herkeste aynıdır. Evet itiraf et sen de kafan attığında ya içki kadehine, ya futbola yada başka bir şeye sığınmaz mısın? Yada olay yerinden uzaklaşmaz mısın? Evet farkındayım, planlanan şeyler her zaman istenildiği gibi gitmez. Bak bunu kabullenin işte. Gitmiyor, gitmez, gidecek diye bir kural yok. Ama birilerine yada bir şeye suçu atmak da haksızlık değil mi? Evet öyle. Ama pek de öyle düşünemiyoruz değil mi?
Bu arada blogumda yazdığım yazıyla ilgili teşekkürlerini iletenler oldu. Burda ben kendi dünyama sesleniyorum. O yüzden teşekküre gerek yok.
Bugün birkaç şiirle devam edelim mi? Nazım Hikmet, Cemal Süreya yada Ümit Yaşar Oğuzcan. Kulak vermeli bu Pazartesi'de onlara...
Dışarıya yağmur, yüreğime hasret, fikrime sen.. Nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden bir bilsen…
SEVGİLİM, BİR GÜNÜN Sevgilim, bir günün ortası şimdi Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde Uzat bana uzat ellerini İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu, Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor
Ben seni düşünüyorum seni Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi Kalbim diyorum kalbim Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi Aşkı anılar besliyor düşler kadar Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır Sevgi eskidikçe sevgi.
Günümüz ekmeğimiz, türkümüz Çoluğumuz çocuğumuz Binalar yan yana yükselip gidiyor Vapurların ağzı köpük içinde Uzaklarda ne kapılar açılıyor Tirenin biri bir istasyona varıyor Ordan çıkıyor biri.
Her şey biliyor her şey Sen biliyor musun bakalım Seni nice sevdiğimi? Üstüne titrrediğimi?
Geldiğimi? Gittiğimi
Hadi! Cemal SÜREYA "...Yani,öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmeken korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yani, ağır bastığından…"
Nazım Hikmet RAN HER GÜN SENİNLE
Güzel olan Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak Erimek yarını olmayan zamanlarda Durdurmak bir yerde bütün saatleri Bütün kuralları kırıp parçalamak Sonra varmak o yerlere Mevsimlere dur demek Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak Güzel olan Sevmek seni Tanrılar gibi Seninle Tanrılaşmak...
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin Ne bu şehir kalacak Ne bu duygusuz sürü Bu korkunç kalabalık Her vapur seni getirecek bana Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim Kapılar sana açılacak Senin için söylenecek şarkılar Şiirler senin için yazılacak Her evde bir resmin Her meydanda bir heykelin olacak Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi Kopup ötelerden, ötelerden Yalnız bana geleceksin Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm Sende buldum erişilmez hazları Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan Duyguların en ölmezini sende duydum Susuzluğum dudaklarında dindi Yalnızlığım ellerinde Çoğu gün unuttum açlığımı Sende doydum...
İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun Anladım yaşadığımı her nefes alışta Seninle geçtim bütün zamanlardan Seninle var oldum Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
Boynunda bir yer vardır, ben bilirim Ne zaman oradan öpsem, Değişir gözlerinin rengi Yanar dudakların, terler avuçların Dökülür kapkara aydınlık gibi Omuzlarına saçların Gitgide artar kalbinin vuruşları Bir musiki halinde dünyamı doldurur Ansızın bütün sesler kesilir Zaman durur Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde Her gün seninle yeniden var oluruz Eriyip kaybolduğumuz yerde...
Sesini duymadığım gün Yaşanmış değil Açan çiçek değil Öten kuş değil Yüzünü görmediğim gün İçimde yıldızlar sönük Güneşler güneş değil Seni sevmediğim gün Seni anmadığım gün Olacak iş değil...
Her günüm seninle geçsin O güneşe en yakın Kimsenin varamayacağı bir dağ başında Uçsuz bucaksız uzak denizlerde İnsan ayağı değmemiş ormanlarda Uzaklarda, en uzaklarda O gemilerin uğramadığı limanlarda Işığım ol, alınyazım ol benim Vatanım ol, evim ol Yeter ki bir ömür boyu benim ol Her günüm seninle geçsin... Ümit Yaşar OĞUZCAN Sevgiler Melike
Bir insanın hayatında verdiği en önemli iki karar; meslek ve eş seçimidir. İkisi de bir insanın hayatının mutlu ve huzurlu geçmesini sağlıyor. Çevrenize bir bakın iki konuda da isabetli karar vermiş kişilere; gülerken gözlerinin de içinin güldüğünü fark edeceksiniz.(Darısı başımıza)