17 Ocak 2014 Cuma

Eş ve İş Dedik En Önemli Karar Dedik


                                          Eş ve İş Dedik En Önemli Karar Dedik

Bir insanın hayatında verdiği en önemli iki karar; meslek ve eş seçimidir. İkisi de bir insanın hayatının mutlu ve huzurlu geçmesini sağlıyor. Çevrenize bir bakın iki konuda da isabetli karar vermiş kişilere; gülerken gözlerinin de içinin güldüğünü fark edeceksiniz.(Darısı başımıza)

                                                                    EŞ
                                                                                                   

             
İŞ                       







Her sabah uyanıp koşarak gittiğiniz ve akşama kadar üzerinde zaman harcayıp ve bir de üstüne hayatınızı geçindirdiğiniz meslek seçiminden önemli ne olabilir ki?
Ya da aynı evi paylaşıp, her gün uyandığınızda göreceğiniz kişinin 'doğru' olmasından başka önemli ne olabilir? İkisi arasından hangisi önemli diye tercih yap deseler; ömrümün sonuna kadar doğruluğundan emin olamayacağım bir cevap verebilirim.


                           
Üniversiteye adım atma yılları, 18'li yaşlar. Kavak yelleri başta uçuşur, 'bana karışmayın anne' sözleri odalardan yankılanır. 'Oğlum mühendis ol, kızım öğretmen ol' sözleri... Komşu Neriman'ın sidikli kızı şu olmuş bu olmuş, 5 bin maaş alıyormuş cümleleri... Yaşadınız değil mi bunları hadi itiraf edin. :)


Öncelikle kendi iç sesine kulak ver. Seni senden başka en iyi tanıyan yok bundan emin ol ilk önce. Hayatını rahat geçirmek, ona buna muhtaç olmadan ayaklarının üstünde durmak ve bir de bu ikisinin hazzını tatmak kadar güzel bir şey 'emin ol' yok.

Meslek seçimi, aldığın nefes kadar önemli. Üniversiteyi bitirdiğin günden emekli oluncaya kadar ortalama 40 yıllık süreçte sevmediğin, başarılı olmadığın yada her gün ayaklarının geri çeke çeke gitmek zorunda olduğun bir işi yapmaya çalışmak, Çin işkencesinin günümüz versiyonudur. Hayat hayal ettiklerimizden ibarettir evet farkındayım ama bazı seçimler vardır ki, ülke gerçeği çerçevesinde sadece hobiden ibaret kalmak zorunda kalıyor.

Eğer çöp adam bile çizemiyorsan bırakta tasarımcı yada mimar olma. Yada ailenin zoruyla girdiğin mühendislik fakültesinde karın ağrısı çekeceksen okuma. Hayallerinin peşinden koşup rock sanatçısı olacağım deyip de okulunu bırakayım da deme. Bırakacaksan da 'en iyisi' olmak için uğraş. Çünkü 30'lu yaşlara geldiğinde hormonların anne olmak için mücadele ettiğinde, çocuğuna güçlü bir anne olarak yaşam sunmak zorunda kalırsın. :) Milletvekili amcana, meclis üyesi dayına güvenip bir hayat kuracaksan da, sen 'sen' olamazsın. Bu çok net emin ol. Ayrıca hükümet baba değişince ne olacak? İşsizliğe merhaba.

Gelelim diğer bir konuya. Konunun ikinci en önemli kısmına yani eş seçimine. Eş seçimi insanın diğer yarısını bulabilme umuduyla yola çıktığı belirsiz bir noktadır. 'İnsanın eşi rezil de eder vezir de' sözünü kim söylediyse, ifade etmek istediklerimin özetini vurguluyor.

Özellikle hanım kızlar; eşinizi sınıf atlamak için bir araç olarak görmeyin. O araç kaçtığında, yada arabasına başka birini aldığında elleriniz bomboş kalır. Eliniz ekmek tutsun ki, karşınızdaki kişi kendisini sizden güçlü hissedip, en ufak bir sözlü veya fiziksel şiddetle sizi yıpratmaya kalkmasın. Güvenmek o kadar önemli bir şeyki, sözüne itiat etmediğin biriyle aynı yatakta gözlerini açmak zorunda kalarak hayata küsmeyin.


Güvenmek ve inanmak yoksa yola çıkmayın. Yoksa hayatınız İstanbulun Boğaz trafiği gibi çözümsüz bir şekilde kilit haline gelmesin. Kariyer olarak, yada kültür olarak kendine yakın birini seçmezsen, eşiniz sizi o çok mühim iş toplantılarını götürmeyi istemez, arka planda bırakır. Kültür, aile uyumu gibi birbirine zıt ortamlarda yaşamış biriyle bir yol çizerseniz de 'anne bu çorbaya sarımsak' koyuyor diye telefona yapışırsınız. Hiçbir erkekten annesini atmasını yada unutmasını beklemeyin. Doğup, büyütüp bu günlere getiren kadını unutabiliyorsa size neler yapabilir bir düşünün bakalım.

Üniversitedeki bir hocam 'eşini ve işini yedeklemeden bırakmayın' diye bir söz etmişti. Eş kısmıyla ilgili yorumda bulunmak istemiyorum ama iş kısmı kesinlikle doğru. Radikal karar verip, işini başına çal demek için önce kendinle hesaplaş, güveniyorsan buyur yap. :)

Hayallerinden vazgeçme, seçimlerini doğru yap. Bu değil, bu da değil, bu hiç değil derken, bir bakmışsın 30'lar sana merhaba der ve ortamda 2000'li çocuk diye adlandırdığımız gençlerin cıvıltılarını duymaya başlarsın.
Bir kadının 25'indeki olgunluğuna, bir erkek anca 30'larında ulaşabilir. Seni seviyorum, sen benim için vazgeçilmezsin sözleri bir ilişki başladığı anda söylenebiliyorsa, en yakın çıkış kapısından hemen uzaklaşın.
Benim için 'verdiği sözü tutabilen' adam, on numara beş yıldız bir adamdır.
Karşınızdaki kişi karakteri oturmamış, günde sizi idare ederken 40 yalan söylüyorsa siz yine de dürüst olun. Bunun manevi rahatlığını ve huzurunu duymak çok güzel bir şey. Bırakın o sizi kaybettiği için pişman olsun. Benim için tek kriter var ama şimdiki gençlerin istekleri saymakla bitmiyor:)

Bu zamana kadar arkadaşlarımı onlarca saat dinlemişim iyi ki. Yoksa bunca tecrübeye sahip olamayacaktım. Üniversitedeki hocamın 'Eşini ve İşini Yedeklemeden Bırakma' sözünün doğruluğunu veya yanlışlığını size bırakıyorum. Bence mi? Bırakın o da bana kalsın. :) He ben bu iki konuda doğru karar verdim mi yada verecek miyim? Görücez...

Sevgiler
Melike




Hiç yorum yok: