20 Ocak 2014 Pazartesi

Önce Kendini Sorgula Sonra Yazılan Şiirleri



Herkesin kendini motive etme şekli vardır, var e olmalı da. Benimki de yazı yazmak. Kendi iç dünyamda hesaplaşmalar yaşayınca, yada 'ben naptım, niye böyle oldu?' diye kendimi sorguladığımda kabuğuma çekilirim. Düşünürüm, düşünürüm... Sonra kafam esince yazmaya başlarım. Bu 7'den 70'e herkeste aynıdır. Evet itiraf et sen de kafan attığında ya içki kadehine, ya futbola yada başka bir şeye sığınmaz mısın? Yada olay yerinden uzaklaşmaz mısın? 


Evet farkındayım, planlanan şeyler her zaman istenildiği gibi gitmez. Bak bunu kabullenin işte. Gitmiyor, gitmez, gidecek diye bir kural yok. Ama birilerine yada bir şeye suçu atmak da haksızlık değil mi? Evet öyle. Ama pek de öyle düşünemiyoruz değil mi? 

Bu arada blogumda yazdığım yazıyla ilgili teşekkürlerini iletenler oldu. Burda ben kendi dünyama sesleniyorum. O yüzden teşekküre gerek yok.


Bugün birkaç şiirle devam edelim mi? Nazım Hikmet, Cemal Süreya yada Ümit Yaşar Oğuzcan.

Kulak vermeli bu Pazartesi'de onlara...







Dışarıya yağmur,
yüreğime hasret,
fikrime sen..
Nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden
bir bilsen…













SEVGİLİM, BİR GÜNÜN                                                                            



Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar 
İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor
                                                                                                               


Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Tirenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrrediğimi?

Geldiğimi?
Gittiğimi

Hadi!


Cemal SÜREYA






"...Yani,öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmeken korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani, ağır bastığından…"

Nazım Hikmet RAN











HER GÜN SENİNLE

Güzel olan 
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak 
Erimek yarını olmayan zamanlarda 
Durdurmak bir yerde bütün saatleri 
Bütün kuralları kırıp parçalamak 
Sonra varmak o yerlere 
Mevsimlere dur demek 
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara 
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak 
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere 
Delicesine içmek                                                                            


Ve unutabilmek her şeyi ansızın 
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin 
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak 
Güzel olan 
Sevmek seni Tanrılar gibi 
Seninle Tanrılaşmak... 

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin 
Ne bu şehir kalacak 
Ne bu duygusuz sürü 
Bu korkunç kalabalık 
Her vapur seni getirecek bana 
Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim 
Kapılar sana açılacak 
Senin için söylenecek şarkılar 
Şiirler senin için yazılacak 
Her evde bir resmin 
Her meydanda bir heykelin olacak 
Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi 
Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi 
Kopup ötelerden, ötelerden 
Yalnız bana geleceksin 
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin. 

Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm 
Sende buldum erişilmez hazları 
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan 
Duyguların en ölmezini sende duydum 
Susuzluğum dudaklarında dindi 
Yalnızlığım ellerinde 
Çoğu gün unuttum açlığımı 
Sende doydum... 

İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun 
Anladım yaşadığımı her nefes alışta 
Seninle geçtim bütün zamanlardan 
Seninle var oldum 
Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta. 

Boynunda bir yer vardır, ben bilirim 
Ne zaman oradan öpsem, 
Değişir gözlerinin rengi 
Yanar dudakların, terler avuçların 
Dökülür kapkara aydınlık gibi 
Omuzlarına saçların 
Gitgide artar kalbinin vuruşları 
Bir musiki halinde dünyamı doldurur 
Ansızın bütün sesler kesilir 
Zaman durur 
Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde 
Her gün seninle yeniden var oluruz 
Eriyip kaybolduğumuz yerde... 

Sesini duymadığım gün 
Yaşanmış değil 
Açan çiçek değil 
Öten kuş değil 
Yüzünü görmediğim gün 
İçimde yıldızlar sönük 
Güneşler güneş değil 
Seni sevmediğim gün 
Seni anmadığım gün 
Olacak iş değil... 

Her günüm seninle geçsin 
O güneşe en yakın 
Kimsenin varamayacağı bir dağ başında 
Uçsuz bucaksız uzak denizlerde 
İnsan ayağı değmemiş ormanlarda 
Uzaklarda, en uzaklarda 
O gemilerin uğramadığı limanlarda 
Işığım ol, alınyazım ol benim 
Vatanım ol, evim ol 
Yeter ki bir ömür boyu benim ol 
Her günüm seninle geçsin... 


Ümit Yaşar OĞUZCAN




Sevgiler


Melike


Hiç yorum yok: